Arkeoloji ve tarih dünyasının yanısıra medeniyetler tarihini etkileyecek şekilde tüm dünyada ses getiren Göbeklitepe'yi sanırım hepimiz duyduk. Benim gibi kimimiz konu ile ilgili birçok kaynak okudu, araştırdı ve gidip yerinde gördü, kimimiz ise yazılı ve görsel medya, vb. kaynaklardan bilgi sahibi oldu şu veya bu şekilde...
Peki, yaklaşık 12 bin sene öncesine tarihlenen, Piramitlerden 7100 yıl, Stonehenge'den 6600 yıl, Malta Adasındaki tapınaklardan ise 6100 yıl önce inşa edilmiş, kiminin "Zirvedeki Kült Alanı" dediği, "Tarihin Sıfır Noktası" olarak lanse edilen bu gizemli yeri kim veya kimler inşa etti, göbeğini kim kesti ?..
Bu soruya cevaben, şahsi olarak kendi görüşümü birkaç örnek ile destekli olarak belirtmeden önce Göbeklitepe kazılarının tarihinden ve kazılardaki bulgulardan bahsetmek yerinde olur sanırım.
Göbeklitepe ilk kez 1963'de İstanbul ve Chicago Üniversitesi Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında Halet Çambel ve Robert John Braidwood tarafından yürütülen yüzey araştırmaları sırasında tespit edilmiş. 1980'de Peter Benedict tarafından yayımlanan "Survey Work in Southeastern Anatolia" makalesi Göbeklitepe'den ilk kez bahseden yayınmış. Heidelberg Üniversitesi'nden Klaus Schmidt 1994'te ziyaret edene dek alanın önemi anlaşılamamış. Kazılar 1995'te Prof Harald Hauptmann ve Şanlıurfa Arkeoloji Md. Adnan Mısır tarafından başlatılmış. İlerleyen yıllarda Klaus Schmidt kazı başkanlığını üstlenmiş ve kazılar Schmidt'in 2014'teki vefatına kadar devam etmiş. Schmidt'in vefatı sonrası, Şanlıurfa Müzesi, Alman Arkeoloji Enstitüsü işbirliği ile kazılar halen devam ediyor. Doğuş Grubu ise 2035'e kadar ilk ve tek sponsormuş...
Göbeklitepe, insanlık tarihinin en önemli dönemi olan, Neolitik devrim olarak da tanımlanan ve avcı-toplayıcı yaşam biçiminden besin üretimine geçişle ilgili bilgilerimizi büyük oranda değiştirmiş ve değiştirmeye devam etmekte.
Hiçbir araç gereç yokken üzerinde hayranlık uyandıran figür ve semboller bulunan devasa taşlarla inşa edilmiş. Geleneksel tarih öğretilerini değiştirecek ve gizemi çözüldükçe insanlığı şaşırtmaya devam edecek bir yer Göbeklitepe...
Tarımın izleri var. Kışları yağmurlu, yazları kurak geçen Akdeniz ikliminin egemen olduğu, hilal biçiminde, oldukça bitek, güneyde Arabistan Çölü ile kuzeyde Doğu Anadolu Bölgesi dağlık bölgesi arasında yer alan Bereketli Hilal'in yanıbaşında. Medeniyetin beşiği. Fırat ve Dicle arasındaki Yukarı Mezopotamya olarak bilinen dağlık bölgede. 300m çapında, hakim tepe bir konumda. Harran Ovasının kuzeyindeki Germuş Dağlarındaki kireçtaşı bir platoda.
Kireç taşından oyulmuş gökyüzüne uzanan sütunlar, T taşlar... 12 bin yıl önce, Yeni Taş Çağında, insanlar avcılık toplayıcılık yaparken tarımın keşfi !..
Tabakalar halinde katmanlar, 1000 yıl ve öncesi yapılar var. En muhteşemi en eski olanlar. Bin seneden fazla sürede inşa edilmiş gizemli yapılar. Ne için ?..
Göğe uzanan taşlardaki hayvan figürleri totemler ya da tanrıların koruyucuları olabilir mi? Yoksa, Yaradanı gökte görüp altındaki her şeyin ondan olan doğada olduğunu, dolayısıyla doğaya, daha doğrusu Yaradana saygıyı mı betimliyorlar? İnancı medeniyetin önüne koyan bir yaklaşım mı ?..
Bu kadim ve muazzam yapılar tarihe bakışımızı değiştiriyor. Göbeklitepe öncesi; tarımın keşfi, medeniyet, inanç ve bir bakıma dinin doğuşunu doğurdu diye düşünülüyordu. Yaklaşık 12 bin yıl önce, tarımın keşfinden önce ve tarım izleri var Göbeklitepe'de.
Gizemli semboller, vahşi hayvan figürleri. Ortada ~6m yüksekliğinde iki büyük megalit sütun. İnsana benzer taşlar tanrıyı temsil ediyor olabilir. Bilinenin aksine, inanç ve daha çok fayda sağlama ritüelleri diyebileceğimiz ibadet tarımın doğmasına öncülük etmiş olabilir, burada toplanan insanların gıda ihtiyacını karşılamak için...
Akbabaya benzer bir figürün vücuttan ayrılmış başa benzer bir şeyi yukarı kaldırması göğe gömme ritüelini temsil ediyor olabilir.
V ve ters V'ler gökyüzüne açılan pencere olabilir. Aşağıda kısaca bahsini edeceğim Ön-Türklerin bereket ve doğurganlık iyesi Umay Ana'nın tacında da V ve ters V'ler var.
İnsan hayvan karışımı hibrit betimlemelere, yine aşağıda bahsini edeceğim kaybolan çift başlı heykelde olduğu gibi az da olsa rastlanmış. Hayvan ve insanlara ait betimlemeler var. Hayvan figürlerine, alanın çevresinde; bileme taşlarında, kemik plakalarda, taş kaplar vb. çok sayıda taşınabilir nesnelerde de rastlanmış. Yılan, tilki, yaban domuzu, turna, akbaba, sığır, eşek, leopar, ceylan, örümcek ve akrepler var. Sadece av hayvanları değil, akrep ve örümcek gibi doğa ve yaşam içinde içiçe oldukları hayvanları da betimlemişler.
Şamanizm ve kozmolojik etkileri çok bariz. Bu derecede bezenmiş bir anıtsal mimariye ait bir yer bugüne kadar bulunup kazılmamış.
Tasvirler 5 ana gruba ayrılıyor:
1- Orta boy ve yarı-gerçekçi büyük boy insan ve hayvan heykelleri, yüksek kabartma hayvan betimlemeleri ve karma betimlemeler (totemler).
2- T biçimli dikilitaşlar üzerindeki alçak kabartmalar.
3- Taş figürinler.
4- Dikilitaşlar ve kireçtaşı levhalar üzerindeki kazıma ve çizgi bezemeler.
5- Üzeri bezekli taşınabilir küçük buluntular.
Gelişmiş bir zanaatkarlık anlayışı gözlenlenmekte. Tasvirlerden bazıları bölgede başka yerleşimlerde de bulunmuş.
Anıtsal yapıların yaklaşık 200 km çapındaki bir alanda yaşayan farklı gruplardaki insanlar tarafından inşa edildiği öne sürülüyor. Göbeklitepe'deki en eski insan aktivitesi insanlık tarihinin önemli kırılmalarından birinin yaşandığı Çanak Çömleksiz Neolitik Döneme (MÖ 9700-8700) tarihlenmekte. Bu dönemde göçebe yaşamdan yerleşik üretici yaşama geçilmiş.
Göbeklitepe, sadece bir kült merkezi değil, 200 km çapında bir alanda yaşayan farklı insanların mal takası yapmak, eş bulmak, vb. sosyal aktiviteler için kullandığı, toplumsal ve ekonomik etkileşimin gerçekleştiği bir merkezmiş.
Çok sayıda sığır, ceylan, eşek, domuz, tilki, tavşan, keklik, güvercin, ördek kemiklerinin bulunması alanda çok miktarda et tüketildiği büyük çaplı toplumsal etkinliklerin, şölenlerin gerçekleştirildiği şeklinde yorumlanıyor. Bu şölenler farklı grupları bir araya getirmiş ki bu insanlar alanın inşasında bulunmuş olabilirler. Yapılardaki farklı betimlemeler bu farklı grupları temsil ediyor olabilir. Gerçekleştirdikleri şölenler ve diğer törenler toplumsal bağları güçlendirirken, bilginin çağdaş topluluklar arasında bir nesilden diğerine aktarılmasını teşvik etmiş olabilir.
Doğu ve Orta Anadolu bölgesinden getirilen obsidiyen aletler ve 7 farklı hammadde türü buranın geniş bir değiş-tokuş, takas merkezi olduğunu göstermekte. Şölenlerde hayvanlarla birlikte bitkiler de tüketilmiş, yabani tahıllar mayalandırılmış ve alkollü içkiler tüketilmiş olabilir. Dörtgen odaların içinde 160 litreye kadar kapasitesi olan büyük taş kaplar bulunmuş.
Yapılar insan elinden çıktığı belirlenen ilk megalitik yapılarmış. Ritüel aktivitelere ve kanımca kozmolojik çalışmalara ev sahipliği yapma amacıyla inşa edilmişler. Yapılar ve eserler çok yönlü öyküler ve mitolojik geleneklerle ilişkili yüksek sanat, ikonografi ve sembolizm anlayışına dair kanıtlar sunuyor.
Kazılarda memeli, kuş, balık, sürüngen ve yumuşakça türünde 60'ın üzerinde hayvan türüne ait kemikler bulunmuş. Çoğunluğunu ceylan, yabani sığır, eşek, domuz ve kızıl geyik oluşturuyormuş. Kömürleşmiş ağaç kalıntıları arasında yabani fıstık, badem, meşe bulunmaktaymış.
Boyutları 3 - 5.5m arasında değişen dikilitaşlar yekpare kireçtaşından şekillendirilmiş. Bugüne dek toplam 120 dikilitaş ortaya çıkarılmış. T biçimli taşlar duvarlar içine belirli aralıklarla yerleştirilirken, her mekanın ortasında diğerlerinden daha yüksek iki dikilitaş var.
Benzerleri 1980 öncesi kazılan Nevali Çori yerleşmesinde de varmış. Bölgede, şu an devam eden Büyük Türkiye Turunda giderek geceleyip gördüğüm Karahantepe gibi son zamanlarda yapılan çalışmalarda ve başka yerleşmelerde de T biçimli dikilitaşlar bulunmuş.
Karahantepe'yi ayrıca yazacağım. Göbeklitepe ile benzer fakat bir noktada farklı. Öyle ki şu ana dek kazılmış iki oval salondan birisi yapısı ve iki yıldır devam eden kazılardaki bulgulara dayanılarak tahmin edildiği kadarı ile kullanımı ile çok ilginç bir tapınma ve ayin kültü ortaya çıkıyor Karahantepe'de. Yazacağım...
Merkezdeki dikilitaşlar anakaya içine oyulan kaidelere yerleştirilmiş ve duvardakilere kıyasla daha kaliteli bir işçilikle yapılmış ve neredeyse hepsinin üzerinde birer kabartma betim bulunuyor. Bazıları belirgin biçimde insan özellikleri gösteriyor; kollar, eller ve parmaklar stilize bir biçimde tasvir edilmiş.
T biçimli taşların yatay üst kısımları olasılıkla başı temsil ederken, dikey bölümü de vücudu yansıtmakta. Buna rağmen dikilitaşlar üzerinde göz, ağız, burun gibi yüz detayları ve cinsiyeti gösteren ayrıntılar yok. Göbeklitepe'de ve bölgedeki diğer yerleşmelerde bulunan ve anatomik olarak ayırt edilebilen figürinler ve heykel örnekleri düşünülürse bu detaylar kasıtlı olarak dahil edilmemiş olabilir.
Bunun bir örneği, Göbeklitepe ile aynı döneme tarihlenen Balıklı Gölün yakınındaki Yeni Mahallede bulunan Urfa Arkeoloji müzesindeki Urfa Heykeli imiş. Antropomorfik simgeler taşıyan benzer dikilitaşlar Nevali Çori'de de bulunmuş.
Göbeklitepe'de kemerler ve kolyeler gibi kıyafet ve kişisel eşyalar da bulunmuş... Dikilitaşlara ek olarak duvarlara bazı hayvan heykelleri de yerleştirilmiş. Duvarların iç yüzeyi boyunca taş sekiler var. Benzer sekiler çanak çömleksiz neolitik döneme tarihlendirilen Hallan Çemi, Çayönü, Jerf el-Ahmar ve Nevali Çori yerleşmelerinde de ortaya çıkmış.
Merkezdeki dikilitaşların yıkılmaması için ek desteğe ihtiyaç duyulduğu önerisi yapıların çatı ile örtüldüğü görüşünü desteklemekte. Dikilitaşların tepelerindeki oyukların çatı yapısıyla ilişkili olduğu düşünülmekte.
Bugüne dek 8 anıtsal yapı (A...H) ortaya çıkarılmış. Kanıtlar yapıların kullanıldıkları sürece onarıldıkları ve yeniden düzenlendiklerini göstermekte. Genel olarak yuvarlak-oval planlı. Zemin seviyesinde girişleri olmayan yapılara erişim olasılıkla yukarıdan sağlanmış olmalı deniliyor.
A yapısı - 12x13m ölçülerinde dörtgenimsi küçük bir yapı. Apsisin iki yanında duvara sırtını dayamış 2 dikilitaş var. Taban ve duvar kazısı tamamlanmamış yapının duvarlarında küçük boyutlu dikilitaşlar görülmekte.
B yapısı - 12m çapında yuvarlak planlı. Anakaya üzerine inşa edilmiş C ve D'nin aksine, tabanı terazzo adı verilen harç ile kaplı. Duvarında 9 dikilitaş var ve yapılacak kazılarla bu sayı artabilir, D yapısında bulunan 12 dikilitaş gibi...
C yapısı - 25m çapında anakaya üzerine inşa edilmiş oval planlı etkileyici bir yapı. Bulunanların en büyüğü. Çanak çömleksiz Neolitik A veya B evresinin başına tarihlenmekte. İçiçe geçmiş 3 cephe duvarı var. Dıştaki içtekilere göre daha önce yapılmış. İçteki duvarda 9 dikilitaş var ki muhtemelen bu sayı daha fazla imiş. Merkezde anakayaya oyulmuş kaidelerin üzerine iki büyük T taş var. Dış duvardan içeriye doğru uzanan dar bir koridor (dromos) yapının eski girişi olmalı. Bu girişte U biçimli bir taş var.
D yapısı - En iyi korunmuş olanı. 20m çapında, oval planlı. Anakaya üzerine inşa edilmiş. Merkezde iki, çevresindeki duvarlarda 12 T taş var. Duvar sıvalarına rastlanmış olması ve T taşların üzerindeki çatının ahşap ayaklarının oturduğu niş delikleri dairesel ve oval yapıların herbirinin çatısının olduğunun göstergesiymiş.
~°~
Gelelim "Göbeklitepe'nin göbeğini kim kesti?" sorusuna...
Bu konuda çalışmaları bulunan Özgür Barış Etli, Mehmet Kenan Yelken ve Fatih Mehmet Yiğit gibi, Göbeklitepe'deki sembollerin erken şamanik ifadeler olduğunu düşünüyorum. Dünyanın Asya ve Avrupayı içeren bu bölgesinde Şamanizm ve şamanik kültürü yaşamış ve halen taşımakta olan medeniyet, ırk, kültür hangisidir? Tabii ki Ön-Türkler ve İskit-Sakalardan başlayan binlerce yıllık süreçte Türkler...
Göbeklitepe'deki T taşlarda ve muhtelif nesnelerde birden çok yerde bulunan "H" sembolü; ellerini kavuşturmuş iki insan (erkek-dişi), iki tanrı (gök-yer, tanrı-tanrıça) gibi ikili birleşmeyi; yaşamı, doğumu ve bereketi ifade ediyor olabilir.
Ellerin bel hizasında göbek üzerinde birleşmesi de aynen, Türk mitolojisinde ve Tengrizimde (Gök Tanrı inancı) doğurganlık ve bereket tanrıçası olarak kabul edilen, daha sonraki medeniyetlerde (Sümer'de İnanna, Akadlarda İştar, Mısır'da İsis, Fenikelilerde Astarte, Anadolu'da Kibele, Helenlerde Afrodit ve Athena, Romalılarda Venüs ve Minerva olarak tasvir edilen) toprak, aşk, bereket ve doğurganlık tanrıçalarının kökenini oluşturan "Umay Ana" tasvirlerinde olduğu gibi doğurganlığı ve bereketi simgeliyor olmalı. Kilimlerimizdeki eli belinde figürünün evlilik, birlik, kavuşma, annelik, doğum ve doğurganlığı simgelediği gibi...
Türkolog Fatih Mehmet Yiğit, Göbeklitepe dikilitaşlarında bulunan "H" sembolünün, Türk halı ve kilimlerinde, Türk kaya resimlerinde yeralan ve "H" ile sembolize edilen; Türk kültür ve sanatında; aparmak, ele geçirmek, fethetmek, isteğe ve sevgiliye kavuşma arzusu, arınma, ruh göçü, ölüm ötesi ve boyut ötesi geçit kapısı anlamlarını ihtiva eden AP/AR tamgası olduğunu düşünmekte.
Bu arada, Göbeklitepe'deki insanı (muhtemelen kam/şamanı) temsil eden sütunlardan fotoğrafta görülen eli belinde olanının benzeri 2019 Nisanında gidip gördüğüm Azerbaycan Gobustan'da da bulunmakta. Türk mitolojisinde bereketin ve doğumun simgesi olan Umay Ana'nın da elleri göbeğinin üzerinde birleşmiş heykelleri, çizimleri vardır.
Tüm bunlar, Türklerin atası olarak düşündüğümüz Ön-Türk İskit/Sakaların köklerinin bu bölgede (Hazar çevresi ve Kuzey Mezopotamya) olduğunu haykırıyor sanki bize....
Bu toprakların, Hazar çevresi ve Kuzey Mezopotamya'nın atalarımız Proto yani Ön-Türklerin ilk atayurdu olduğunu, göçün önce doğuya, Hazarın doğusu, Türkistan ve Altaylara, daha sonra tekrar batıya doğru gerçekleştiğini "Urmu Teorisi" adını verdiği tez ile iddia eden Azerbaycanlı tarihçi hocamız Prof. Dr. Feridun Ağasıoğlu'na katılmamak elde değil.
Bu önemli konuyu daha sonra bir yazımda detaylı şekilde ele alacağım ama Sayın Hocamız, Bilgemiz, Prof. Dr. Feridun Ağasıoğlu'nun Urmu Teorisi için aşağıdaki makalesini tavsiye ediyorum:
https://agasioglu.wordpress.com/2013/11/29/544/#more-544
Bir de 25 Eylül 2010'da Göbeklitepe kazılarında bulunur bulunmaz kaybolan, daha doğrusu yok edilen bir heykel var ki bu esasında yukarıda açıklamaya çalıştığım Göbeklitepe - Ön-Türk ilişkisinin en büyük kanıtı bence. Şanslıyız ki yok edilmeden önce toprak içinde bulunduğu şekli ile bir fotoğrafı alınmış.
Benzeri, Altay ve Tuva'nın kuzeyinde, Hakas Türklerinin yaşadığı Hakasya'da bulunan, 40-50 santimetre boyunda, bir insan başı ve üzerinde bir yırtıcı hayvan bulunan heykel acaba niye kaybedildi? Açıklamaya çalıştığım ilişkinin bariz kanıtlarından birisi olduğu için mi?
Umay Ana gibi tarih de çok bereketli. Lakin, Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi;
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır''.
Tarih yazan yapana sadık kalmazsa o tarih tarih olmaktan çıkar ki bize 1942'den sonra öğretilen tarih, Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kurumu'nun hazırladığı ve 1931-1942 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik Türk Tarihi kitaplarından çok farklı, düzmece bir tarihtir. Meraklısı, İnternet'te PDF olarak bulunabilen bu muhteşem eseri bulup inceleyebilir ve Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'nden feyz alabilir.
Göbeklitepe kuşkusuz tarihi değiştirecek bulgulara gebe;
Güneş balçıkla sıvanmaz...
~©~
9 Yorumlar
Mükemmel bir çalışma... 25 Eylül 2010'da Göbeklitepe kazıllamlararında bulunan heykelin kaybolması oldukça ilginç.. Prototürklerle ilgili olabilecek bu bulguyu kaybetmeleri pek bi enteresan... ;-))
YanıtlaSilGenellikle böyle oluyor. Nerede Ön Türklere ulaşan bir bilgi, bulgu tesbit edilirse anında ortadan sessizce kayboluyor...! Teşekkürler, Denemeyi aşmış ve mükemmel bir çalışma olmuş. Eline emeğine sağlık Üstad.. Selamlar... Feridun.
Zaman ayırıp yorumladığın için teşekkürler Feridun Abi. Devamı için beni cesaretlendirdin. İyi ki varsın. Sağlıcakla, akıl ve bilim ile, dostlukla...
YanıtlaSilEmeğinize , kalemine sağlık Sadık bey değerli çalışmanız ve aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkürler....
YanıtlaSilFulya Kırımoğlu
SilDeğerli yorumunuz ve nezaketiniz için teşekkürler. Sağlıcakla, akıl ve bilim ile, huzurla...
SilBaşarılar
YanıtlaSilNezaketiniz için teşekkür ediyorum. Sağlıcakla, akıl ve bilim ile, huzurla...
Silmükəmməl yazı, tebrik ederim
YanıtlaSilTeşekkürler Firudin Ağasıoğlu Hocam. Lütfen beni şımartmayın. Görüşmek dileği ile sağlıcakla, akıl ve bilim ile, huzurla...🙏
Sil